fbpx

Korona Virüs Dünyayı Sarsan Deprem

korona virüs ile değişen dünya

Korona virüs tüm dünyayı titreten bir deprem gibi… Aniden gelişti ve derinden sarstı. Hayatımıza, ister bir hayvan pazarından bulaşsın, ister insan eli ile bir laboratuvarda üretilmiş olsun, korona virüs tüm toplumları sosyokültürel ve ekonomik açıdan etkiledi. Virüs; dünya ülkelerinin siyasetlerine de bulaştı. Siyasetçiler ve toplumlar olarak kendimizi ancak bilim kurgu senaryolarında izleyebileceğimiz bir kaosun içinde bulduk. Ülkeler arasında serbest ticaret, küreselleşme gibi konular, birçok kritik konuda karar alınmasını zorlaştırdı. Korona virüs gerçeği karşımıza ilk çıktığında, ülkeler sınırlarını her türlü akışa kapatabilselerdi, belki bu virüs bu kadar yayılmayacak, bu kadar da can kaybı yaşanmayacaktı. Ancak; ülke ekonomilerinin bu kadar birbirine bağlı ve belki de bağımlı olması sebebi ile bu keskin kapanma uygulanamazdı. Küresel ekonominin işleyişi bizi özgürleştiriyor, zenginleştiriyor, besliyor ama gün geliyor ayağımızda zincir oluyor.

Korona Virüs Sonrası Dünya Nasıl Olacak?

Peki bundan sonra nasıl olacak? İlk şok atlatılınca dünyadaki mevcut düzen de sorgulanır oldu. Sistemler, bireyleri ve ekonomileri agresif bir şekilde hep daha yukarıya doğru zorluyor. Bu durum, Covid-19 sonrası normalleşme sürecinde, gözden geçirilecekmiş gibi görünüyor. Neo liberalizm bu aşamada sorgulanabilir ve yeni bir sosyoekonomik düzene ihtiyaç duyulabilir. Sürdürülebilir ve ulaşılabilir sağlık sisteminin en temel hak ve ihtiyaç olduğu algısı da bu safhada ön plana çıkacaktır. Ulusal ve küresel ekonominin işleyişi devam ederken, ekolojinin ve sağlığın daha ön plana çıktığı yönetim modelleri için bir talep olacak mı?

Pandemi döneminde; sosyoekonomik düzenlemelerin planlanarak hayata geçirilmesinin, sağlık sistemini yönetmekle son derece bağlantılı olduğu görüldü. Salgının etkileri tüm dünyada genel olarak eşitsizliği bir kez daha gözler önüne serdi. Toplumların farklı ekonomik kesimlerinde farklı sonuçları oldu. Aslında burada bir çatışma da var. Korona virüs başlangıçta yani durumun ciddiyeti anlaşılana kadar sosyal ve ekonomik statü ayırımı yapmadı. Ancak durum anlaşıldıktan sonra daha varlıklı olanlar, kendilerini daha rahat koruyabilmek için imkanlarının genişliğinden yararlandılar. Toplumların bütün kesimlerinin kendilerini virüsten aynı şekilde koruyamadığı görülüyor.

CNN’de 26 Nisan 2020 tarihinde yayınlanan yazıda belirttiği gibi, milyarderler kendilerini lüks sığınaklarında izole ediyorlar. Akdeniz kıyılarının yoksul sakinleri ve Fransa’nın kalabalık bölgelerinde ise ölümlerde artış ve sokaklarda huzursuzluk yaşanıyor. Hong Kong’da ise sosyal mesafeyi uygulamak neredeyse imkansız. Dünyanın birçok ülkesinde bu durum değişmiyor. Örnekler çoğaltılabilir.

Korona Virüs Sürecinde Liderlerden Beklentiler

Liderler bu süreçte ve sonrasında, gösterdikleri davranışlar ve aldıkları siyasal/ekonomik kararlar paralelinde değerlendirilecekler. Yeni düzene, taleplere ve ihtiyaçlara cevap veremeyen liderler geride kalacaklar. İyimser bir senaryo beklentisi ile tüm liderlerin dünyanın dengesini korumaya ve gerçek bir iş birliğine hevesli olmalarını ümit edelim. Dünya tüm insanlara ait, hiçbir ulusun veya hiçbir ayrıcalıklı grubun tekelinde değildir. Dünyanın herhangi bir bölgesinde oluşabilecek dengesizlik tüm ulusları içine çekebiliyor. Bu aslında bilmediğimiz bir şey değil. Ama tam anlamıyla deneyimlemek ve acı sonuçlarını görmek çok daha farklı bir etki yaratıyor.

Korona Virüs Sonrası Sosyoekonomik Düzende Olası Değişimler

Koronovirüs sonrasında ekonomilerin küçülmesi ile işsizlik rakamlarında artış görülecek, iş güvenliği ön plana çıkacaktır. Sağlık mutluluktur ve en temel ihtiyaçtır. Tam donanımlı bir sağlık sistemine, ücretsiz olarak tüm bireylerin ulaşabilmesi konusu hayati önem kazanacaktır. Eğitim ve iş hayatının dijitalleşmesi ile uzaktan çalışma sistemleri daha bilinçli ve istekli hayata geçirilecektir. Şirketler ve Ülke Liderlerinin Risk Yönetimini, yönetim politikalarına dahil etmesi ve bu alana yatırım yapması kuvvetli bir olasılıktır. Teknoloji ve dijitalleşmenin daha da önem kazanacaktır. İnternet gibi bazı servislerin, tüm bireylere demokratik bir şekilde sunulması, ücretlendirilmemesi gündeme gelecektir.

Teknoloji, Sağlık, Tarım ve Gıda gibi sektörlerin yükselişine tanık olacağız. Bazı sektörlerde de işleyişin ciddi anlamda değiştiğine tanıklık edeceğiz. En önemli uygulama değişiklikleri özellikle bankacılık ve turizm gibi hizmet sektöründe yaşanacak görünüyor. Ülkeler artık kendi ulusal araştırma ve geliştirme faaliyetlerine daha fazla önem verecek ve daha fazla kaynak aktaracaklar. Liderlerden, asli görevleri sayılan ekonomik refahı sağlamanın yanında, toplumsal sağlık ve ekolojik dengenin korunması konularında da samimi bir gayret göstermeleri istenecektir. Bu bağlamda çevre kirliliği ve iklim değişikliği konuları, zirve gündemlerine göstermelik konu olmaktan çıkacaktır. Global olarak ortak koruma ve geliştirme programları oluşturmak mümkün olacaktır. Turizmde sürdürülebilirlik artık hem özel sektör hem de kamu tarafından ayrıcalıklı bir gündem olacaktır.

Başka Dünya Yok!

Dünyanın, tüm devletler tarafından uygulanabilecek ortak iyileştirme programlarına ihtiyacı olduğu açıktır. Doğanın dengesi ve insanın sağlığı, korunması gereken en önemli ihtiyaçlardır. Korona virüs krizini bir şekilde atlatacağız. Bilim insanları yeni salgınların olasılığına ve yeni ya da devam eden iklim sorunlarına dikkat çekerken, yaşananları unutmak, duyarsız davranmaya devam etmek en büyük hata olacaktır. Bireysel mutluluğumuzun; sağlık, ekonomik refah gibi temel hak ve ihtiyaçlara sadece bizim değil, başkalarının da sahip olması ile çok ilişkili olduğunu unutmamalıyız. Aynı şekilde, sadece ülkemiz ve kendi vatandaşlarımız ile değil, dünyada yaşayan tüm insanların mutluluğu ile bağlantılı olduğu bilincini geliştirebilmeliyiz. Bu şekilde daha paylaşımcı, anlayışlı ve mutlu olabiliriz.

Bunun yanında yaşadığımız sosyal izolasyonun travmatik bir sonucu olarak diğer insanları kendimize bir tehdit olarak görmek ve içe kapanmak da olası bir durum. Ama biz yine de kötü senaryoyu kenara koyup, tüm dünyada birlik duygusunun güçleneceği düşüncesine odaklanalım. Birbirimizi uzaklaştırıp, ötekileştirmeyelim. Sonuçta bu kriz tüm dünya bireylerinin ve uluslarının birbirine hiç beklenmedik bir anda ihtiyaç duyabileceğini, acı kayıplar yaşatarak göstermiştir.